Disable Preloader

Uyuşturucu Maddelerin Organizmalara Etkileri...! Detayı

uyusturucu-maddelerin-organizmalara-etkileri

Uyuşturucu Maddelerin Organizmalara Etkileri...!

Sevgili okuyucular, son yıllarda uyuşturucu kullanımı ile ilgili sıklığın giderek arttığı yönünde haberleri duyuyor veya okuyoruz. Özellikle gençlerimizin uyuşturucu tuzağına düşmeleri, düşürülmeleri hepimizi derinden üzüyor.  Uyuşturucuların, kullanan kişiye, aile hayatına, doğacak çocuklara, iş hayatına, aile ve ülke ekonomisine, toplumsal ahlâka verdiği zararlar ifadelere sığdırılamaz. Bu yazımızda uyuşturucuların insan sağlığı üzerindeki etkilerini özetle sizlere aktarmaya çalışacağım.

Öncelikle  uyuşturucuların fiziksel etkileri hakkında bilgi vermek istiyorum.                Bütün uyuşturucuların en büyük zararı ve tahribatı beyin ve merkezi sinir sistemi üzerindedir. Bu sebeple uyuşturucular aklı ve iradeyi işlemez hale getirir. Kişiyi dengeden, normal yaşam ve davranışlardan uzaklaştırırlar. Bağımlılarda akıl ve sinir hastalıkları ilgili belirtiler ortaya çıkar. Bunlar arasında erken bunama, şuur kaybı, uykusuzluk, felçler, hezeyan (sayıklama, saçmalama, akıl dışı davranışlar), halüsinasyon (hayal görme) lar, zekâ ve hafıza kayıpları sayılabilir. 

Bu maddeler zehirdir. Bu zehirlerin organizmadan atılmasında en ağır görev karaciğer ve böbreğe düşmekte olup, bu organlarda ciddi hücre hasarları meydana gelmektedir. Karaciğerde siroza kadar ilerleyebilen değişik derecelerde bozukluklar ortaya çıkar. Böbrek bildiğiniz gibi vücutta meydana gelen zararlı maddeleri süzerek idrar yoluyla atan hayati bir organdır. Böbrek fonksiyonlarını normal olarak yerine getiremezse, tüm zararlı maddeler giderek artan bir şekilde kanda birikir. Bu şartlar altında yaşam mümkün değildir, kanın diyaliz ile temizlenmesi gerekir. İşin çok önemli bir yönü şudur, böbrek çalışmadığında bunun görevini yerine getiren diyaliz makinaları vardır ve kişi hayatını bu şekilde idame ettirebilir. Ancak karaciğer fonksiyonlarını yerine getirebilen bir makine  henüz yoktur. Bu durumda ciddi karaciğer yetmezliğine giren hastayı ancak karaciğer nakli hayata bağlayabilir. Bu vesile ile  uyuşturucuların hayati organlarda yaptığı geri dönüşü imkansız tahribatlara bir kez daha dikkatinizi çekiyorum.

 

Mide ve barsaklarda meydana gelen tahribat sonucu ortaya çıkan bulantı, kusma, karın ağrıları, kabızlık, ishal, mide ve bağırsak spazmları, kanama, gastrit, ülser vs. gibi şikayetler yukarıda sayılanların yanında hafif kalmaktadır. Ancak bunlara bağlı olarak ta ölümcül kanamalar, organ delinmeleri nadir değildir.  

Uyuşturucuların etkilediği bir başka hayati organ da akciğerlerdir. Bu nedenle uyuşturucu alanlarda nefes darlığı, öksürük, boğulma hissi, solunum felçleri ve ölümler meydana gelebilmektedir. 

Değerli okuyucularım, şimdi dikkatlerinizi bir başka önemli konuya çekeceğim; Uyuşturucuların bazıları iğne yoluyla vücuda alınmaktadır. Bu enjeksiyonlar  yapılırken steril şartlara uyulmamaktadır (bir iğnenin birkaç defa, hatta birkaç kişi tarafından kullanılması, temizliğe dikkat edilmemesi gibi). Diğer taraftan bu maddeleri kullananların aile ilişkilerinin bozulması ve sosyal çevrelerinin değişmesi nedeniyle güvensiz cinsel bir hayat sürdürme ihtimalleri vardır. Bütün bu sebeplere bağlı olarak uyuşturucu kullananlarda kan ve kan ürünleri ve vücut salgıları ile bulaşan Hepatit, frengi ve AIDS gibi hastalıkların görülme riski daha yüksektir. 

Uyuşturucular kişinin ruhsal yapısını da etkilemektedir.                                                                                                                                  İnsan sosyal bir varlıktır ve hem kendisi hem de çevresi ile uyum içinde yaşamak durumundadır, bu da fiziksel olduğu kadar, akıl, ruh ve zihin sağlığı ile mümkündür. İşte uyuşturucular ruh ve zihin sağlığı için de en büyük düşmandırlar.  Bu maddeler insanın uyum gücünü zaafa uğratır, onu ailesinden, toplumdan ve çevresinden kopararak, yalnızlığa, bunalıma ve hemen ardından da sorumsuz bir hayata mahküm eder. İntiharların, cinayetlerin, her türlü fuhuş faaliyetlerinin, gasp ve anarşinin temelinde uyuşturucu vardır.

Uyuşturucu bağımlılığı hakkında da kısaca bilgi verir misiniz?

Uyuşturucu madde kullanıcısı, önceleri belirli bir miktarda madde kullanırken, zamanla miktarını arttırmak ihtiyacını hisseder. Bağımlı, belirli bir zaman diliminde maddeyi temin edemezse, psikolojik açıdan gerginlik, ruhsal çöküntü, bitmişlik, tükenmişlik, halüsünasyon, gibi aksaklıklar yaşamakla birlikte, yanlış algılama yüzünden, ölümcül iş ve trafik kazalarına, sebep olmaktadır. Bedensel açıdan, vücudun çeşitli yerlerinde kramplar, üşüme, kusma, terleme, titreme, eklem ağrıları, halsizlik ve uyku bozukluğu, bulantı, esneme, burun ve gözlerin akması, dikkat ve hafıza eksikliği gibi belirtiler ortaya çıkar.

Özetle, madde bağımlısı bir kişi maalesef yaşayan bir ölüdür. Bu sebeple, uyuşturucuların, bağımlıya, aile hayatına, doğacak çocuklara, iş hayatına, aile ve ülke ekonomisine, toplumsal ahlâka verdiği zararlar ifadelere sığdırılamaz.

Tedavi ?                                                                                                                                                  Bu maddeleri kullanan kişilerin tedavisi kişiye, kullanılan maddenin cinsine ve kullanım süresine göre değişiklikler göstermektedir. Öncelikle kullanıcılar arasındaki ‘bu hastalığın tedavisi olmadığı’ yolundaki kanaati değiştirmek gerekmektedir. Madde bağımlısı olan kişiye, onların tedavi olabileceği anlatılmalı, örnekler verilmeli ve sabırlı olunmalıdır. Özellikle tedavi ilkelerini yerine getiren kişilerde uyuşturucu maddeyi bırakma oranı çok yüksektir. Uyuşturucu maddeyi bırakan kişilerde tekrar madde kullanımına başlamak sık olarak gözlenen bir durumdur. Kişi uyuşturucu maddeleri bıraktıktan sonra bir daha hiçbir zaman kullanmamalıdır. Bir kez kullanması onun eski günlerine dönmesine neden olabilir. Bu nedenle sosyal ortam değişimi, bireysel ve aileye yönelik psikolojik destek, eğitim, alttaki kişilik bozukluğunun tedavisi, antidepresanlar yararlı olabilir.

Tedavinin başarısı için iki önemli etken vardır: Bunlardan birincisi kişinin tedavi olmayı istemesidir. Eğer kişi tedavi olmayı kendisi istemiyor ise, kimse ona zorla bıraktırmayı başaramaz. İkincisi ise kişinin maddeyi bırakmaya kendini hazır hissetmesidir. Çünkü, kişi maddeyi bıraktığı zaman alışkanlıklarını, yaşadığı ortamı değiştirmek zorunda kalabilecektir. Eğer tüm bunlara hazır değilse, yapabilecek fazla bir şey yoktur. Uyuşturucu madde kullanan kişide bağımlılık geliştiyse, tedavi daha güç olacak ve daha uzun sürecektir. Ayrıca, uyuşturucu kullanımı ile daha da artan aile içi iletişim bozukluklarının, kopukluklarının giderilmesi aile bireylerinin de tedaviye katılması gerekir.

Özetle, madde bağımlısı bir kişi maalesef çok sıkıntıda olan bir kişidir. Bu kişilere yakın aile çevresi başta olmak üzere, değişik sağlık ve sosyal kuruluşlarıun destek olması gereklidir. 

Sağlıklı günler dileklerimle…

 

Prof.Dr.Erdoğan Sözüer

Genel Cerrahi ve Cerrahi Onkoloji Uzmanı

 

Paylaş:
--> -->