İyi Huylu Meme Hastalıkları (2)
Değerli okuyucular memede sıklıkla gördüğümüz iyi huylu hastalıklar hakkında bilgi vermeye devam ediyoruz
Fibrokistik Hastalık Memede fibrokistik değişimler 30 - 50 yaş arasındaki kadınlarda görülen kitlelerin en yaygın nedenidir. Çünkü neredeyse her iki kadından birinde görülmektedir. Dolayısı ile hastalık olarak değerlendirilmekten ziyade memede meydana gelen fibrokistik değişiklikleri ifade etmektedir. Genel olarak doğurganlık çağındaki kadınlarda rastlanır.
Fibrokistik değişim olan kadınlar tipik olarak periodik meme ağrıları yaşarlar, çünkü bu durum meme dokusunun vücuttaki aylık östrojen ve progesteron hormon değişimleri ile (kadınlık hormonları) direkt olarak ilişkilidir. Her adet döneminde hormonal uyarımlar meme bezlerinin ve süt kanallarının büyüyüp genişlemesine neden olur, bunun sonucunda memede ödem, şişkinlik, hassasiyet, ağrı hissedilebilir ve ele kitleler gelebilir. Adet bittikten sonra şişkinlik durumu da sona erer. Fibrokistik değişim semptomları menopozdan sonra genellikle sona ermekle beraber, kadının menopoz şikayetlerini gidermek için, hormonu yerine koyma tedavisi görmesi durumunda devam edebilir.
Fibrokistik değişikliklerde memede neler olmaktadır?
- Kistler (içi sıvı dolu keseler)
- Fibrozis (meme dokusu olmayan sert, kalın, lastik kıvamında dokuların gelişmesi)
- Şişlik veya kitleler
- Hassasiyet
- Ağrı
Bu hastalıkta oluşan kistik oluşumlar kanser öncüsü olarak kabul edilmemektedir, yani bu dokular meme kanserine dönüşmezler. Ancak bazı özel tipleri, örneğin epitelyal hiperplazi veya atipik hiperplazi bileşenleri varsa (patolojik değerlendirme sonucu anlaşılabilir), hastada kanser gelişme riski normal kadınlara oranla daha yüksektir ve hastanın dikkatli izlenmesi gerekir. Fibrokistik hastalıkta zaman zaman ele gelen bu kistlerin bazısı çok sert olur veya başka değişikliklere uğrayarak kanseri çağrıştırır. Bu durumda cerrahi biyopsi yapmak gerekir. Ancak patolojik tetkik ile kitlenin kanser olmadığı ortaya konabilir.
Kahve, çay ve çikolata, yağlı ve yüksek kalorili gıda tüketiminin memelerdeki bu yakınmaları arttırdığı bazı hastalar tarafından gözlenmiştir. Yapılan bilimsel çalışmalarda, bu gıdalarla fibrokistlerin ilişkisi kesin olarak doğrulanamamıştır. Yine de bazı hekimler, fibrokistik değişikliklere bağlı ağrıları olan hastalarda bu yiyecek ve içecekleri kesmektedir. Faydası kişiden kişiye göre değişmektedir.
Fibrokistik hastalıkta maalesef kullanılabilecek ilaç sayısı da çok kısıtlıdır. Bunların bazıları hormonlar üzerinden etkili olan ilaçlardır (bromokriptin, danazol).Bazı yan tesirleri de olan bu ilaçların hastalar tarafından zor tolere edildiklerini biliyoruz. Diğer taraftan daha çok bitki ekstresi şeklinde hazırlanmış ve hormonal denge üzerinde yan etkisi olmayan ilaçlar da kullanılabilir.
Hastalara sürekli sütyen kullanmaları önerilebilir. Hatta göğüsleri daha yukarıda tutan sütyenler önerilir. Böylece memedeki gerilim hissi azaltılabilir. Tüm bu uygulamaların tedavi edici özelliği yoktur ancak hastanın yakınmalarını azaltabilir. Ancak pratik uygulamadaki gerçek şudur. Maalesef bu ilaçlar istenilen sonuçları vermekten çok uzaktır.
Süt kanallarında papillom (intraduktal papillom) İntraduktal papillom süt kanallarından kaynaklanan, kanser olmayan, siğile benzer şekilde büyüyen oluşumlardır. Papillom genellikle meme ucuna yakın büyük bir süt kanalını da etkileyerek kanlı bir akıntıya neden olabilir. Gerçektende hastanın en önemli şikayeti meme başından kanlı akıntıdır. Bazen meme ucundan uzakta birden fazla papillom da görülebilir. Bazen de epitelyal hiperplazi ile birlikte olabilir (kanser gelişme riski hafifçe yüksek).
Papillom tanısı memedeki süt kanalının “galaktogram (veya duktogram)” olarak adlandırılan görüntüleme yöntemi ile konulabilir. Son yıllarda kullanılmaya başlanan duktoskopi (meme ucundan milimetrik endoskop sokularak süt kanallarının gözle izlenmesi) bu hastalar için en iyi tanı yöntemidir. Bu yöntemle hem papillomlar direkt olarak gözle görülür, hem de sitoloji ve patolojik inceleme için numuneler almak mümkündür.
Ancak pek çok cerrah hem kesin tanı için hem de tedavi için papillomun ve geliştiği hemen yakınındaki bölgenin çıkarılmasını önerirler (kanal eksizyonu). Bu durumda meme başının hemen yanından yapılan küçük bir kesi ile süt kanalı çıkartılır ve patolojik inceleme ile kesin tanı konulur.
Süt kanallarında genişleme (duktal ektazi) Duktal ektazi süt kanalının genişlemesi ve sertleşmesidir. Süt kanallarında genişleme daha çok 40 ve 50 yaş grubundaki kadınlarda görülür. Hastanın yakınması, yeşil-siyah renkli, koyu kıvamlı yapışkan bir sıvının meme başından gelmesidir. Meme başı ve hemen yakın çevresindeki dokular, kızarık ve ağrılı olabilir. Kitle oluşması durumunda kanser ile karıştırılabilir. Hiçbir tedavi yapılmadan kendiliğinden düzelen pek çok hasta vardır. Basit ağrı kesiciler ve ılık kompres uygulamaları faydalı olur. Genellikle cerrahi müdahaleye gerek kalmaz. Nadiren genişlemiş süt kanalını veya kanallarını çıkarmak gerekli olur.
Memede iltihaplanma, meme apsesi (mastit)
Meme apsesi en sık olarak kadınların emzirme dönemlerinde ortaya çıkar (genellikle
doğumdan sonraki 10-30 günler arasında). Meme ucuna
yakın bölgelerde oluşan çatlaklardan süt kanallarına mikropların girmesiyle
iltihabi süreç başlar. Bazen de sütle dolu göğüslerin yeterince boşaltılmaması
apseye yol açabilir. Bu arada yeni doğum yapmış, yorgun, stres altındaki belki
iyi beslenememiş annenin vücut direncinin azalmış olabileceği ve mikroplara
karşı hassas olabileceği de unutulmamalıdır. Bu durumdaki bir kadında vücut enfeksiyon etkenlerine karşı daha
hassas hale gelmektedir. Apse olan
memede genellikle şişkinlik, renk değişikliği (kırmızı ) ağrı ve ciltte ısı
artışı hissedilir. Bunlar memede görülen bulgulardır. Bunun haricinde tüm
vücudu ilgilendiren ateş, titreme, terleme, iştahsızlık, halsizlik gibi genel
belirtiler de ortaya çıkar. Tanı genellikle zor değildir. Hastanın
şikayetleri ve tecrübeli bir cerrahın muayenesi ile tanı konur. Nadiren iğne
aspirasyonu (memedeki şişlikten iğne ile numune çekilmesi) veya biyopsi
gerekir.
Dikkat ! Burada unutulmaması gereken çok önemli bir durum şudur:
Bazı meme kanseri tipleri (inflamatuar tip) memede apseye benzer belirtilere yol açarlar. Bu nedenle emzirme döneminde olmayan hastalarda ‘bu basit bir apsedir’ demeden önce tanıda çok dikkatli olunmalı ve biyopsi düşünülmelidir. Bu şekilde apse tanısı alarak uzun süre antibiyotik tedavisi verilen ancak daha sonra meme kanseri nedeniyle ameliyat ettiğimiz pek çok hastayı hatırlıyorum.
Memede yukarıda bahsedilen bulgularla karşılaştığınızda hemen doktorunuzla görüşün. Eğer bu bir meme apsesi ise çoğu zaman antibiyotik ve ağrı kesiciler ile tedavi edilir. Bu durumda emziriyorsanız, kullandığınız ilaçların bebeğe zarar vermeyeceğinden mutlaka emin olunmalıdır. Antibiyotik etkisi başladığında günler içinde hasta giderek kendini daha iyi hisseder ve memedeki belirtiler giderek kaybolur.
Tedavi süresince bebeğin her iki memeden de normalde olduğu gibi emzirilmesinin bir sakıncası yoktur. Zaten anneyi hasta eden mikroplar, büyük ihtimalle bebeğin ağzı yoluyla bulaşmıştır. Tedavi sırasında bebeği emzirmek anneye ıstırap verici olabilir. Ancak, gerek süt kanallarının boşalarak yeni tıkanıklıklar olmaması ve gerekse sütün kesilmemesi için emzirmeye devam edilmelidir. Emzirmeden bir kaç dakika önce sıcak kompres uygulanması emzirme işleminin daha rahat geçmesinde faydalı olabilir.
Eğer bebeğin emmesi ile meme tam boşalmıyorsa, ya da aşırı ağrı nedeniyle emzirme işlemi yapılamıyorsa, memelerin bir süt pompasıyla boşaltılması gerekir. Sağılan süt uygun şartlarda alınırsa bebeğe biberonla verilebilir. Ancak şurası unutulmamalıdır ki, memeleri boşaltmanın en iyi yolu bebeğin memeyi emmesidir.
Memede cerahat birikmesi durumunda drenaj yoluyla (boşaltma) birikmiş olan materyal dışarı alınır. Zamanında müdahale önemlidir. Geciken ve doğru tedavi edilmeyen vakalarda yıllar süren ve nükslerle giden ciddi durumlar ortaya çıkabilir. Hatta hastalık koltuk altındaki lenf bezlerine ulaşarak tedavisi daha zor durumlara kadar ilerleyebilir.
Meme apseleri mademki sık görülüyor ve özellikle emzirme döneminde görülüyor, burada ayrı bir bölüm açarak bu dönemde meme bakımı ile ilgili dikkat edilmesi gereken bazı hususları hatırlatmak yerinde olacaktır sanıyorum.
Şimdi emzirmenin olmadığı döneme bir bakalım. Memeler için sık sık yıkanmak, dar olmayan, memeleri saran ve taşıyan uygun boyutlu sütyen kullanmak, meme arkasındaki göğüs kaslarını kuvvetlendirici egzersizler yapmak ve darbelerden uzak durmak yeterli olacaktır. İlave bir işleme gerek yoktur. Ancak hamilelikle birlikte memede değişiklikler olmaya başlar. Memede salgı bezlerinin gelişimine bağlı olarak büyüme, sertleşme, hassasiyet, hatta küçük kitleler ele gelmeye başlar. Meme cildinde de çatlaklar olabilir. Tüm bu değişikliklerden korkmayınız, hepsi fizyolojik değişikliklerdir. Bu süreçte memede ağrıda olabilir, endişeye gerek yoktur.
Ancak doğumla birlikte iş daha da karmaşık bir hal alır. Artık meme yeni bir görev üstlenmiş ve süt üretmektedir. Süt öyle bir besin maddesidir ki, eşi, tıpa tıp aynısı yoktur. Annenin vücudunda salgılanan bazı hormonların ve bebeğin emme refleksinin yol açtığı bu üretim sonucunda salgılanan süt, bebek için sadece bir besin maddesi değildir. Aynı zamanda yeni dünyasında mikroplarla mücadele etmesini sağlayan bağışıklık sistemini güçlendiren bir maddedir.
Emzirme sürecini sadece bir beslenme saati olarak değerlendirmek yanlış olur. Bu işlem hem anne hem de bebek psikolojisi içinde çok önemlidir. Çünkü emzirme anı çocuğun annesini çok yakın hissettiği ve onunla bir bütün olduğu, güven duygusu, sevgi duygusu ve anne sıcaklığının en yoğun yaşandığı andır. Anne açısından da emzirme yoğun duygusal anların yaşandığı bir işlemdir. Olaya anne açısından baktığımızda, daha sonraki yıllarda meme kanseri riskini azaltan bir işlem olduğunu da biliyoruz. Olaya biraz derinlemesine baktığımızda gerçekten anne ve bebek için o kadar mükemmel ve kusursuz bir düzen kurulmuş ki ve bu düzenin içinde hala bilemediğimiz o kadar çok şey var ki, bir bilim adamı olarak bunu hayranlıkla karşılıyorum.
Evet emzirme işlemi anne ve bebek için çok önemli, faydalı ama her işlemde olduğu gibi bazı noktalara dikkat edilmezse hem anne hem de bebek için zararlı olabilir, bazı hastalıklara yol açabilir. Emzirme döneminin sağlıklı ve uzun süreli olabilmesi için bazı kurallara uymak gerekir.
Dikkat edilmesi gereken hususları şu şekilde özetlemek istiyorum:
- Emzirmeden önce eller mutlaka yıkanmalıdır.
- Meme uçları ılık temiz su ile yıkanmalıdır. Yıkama işlemi için bikarbonatlı su da kullanılabilir.
- Temizleme işleminde kullanılan gazlı bez, pamuk vs. atılmalı ve her temizlemede yenisi kullanılmalıdır.
- Temizleme işleminde kullanılan materyal suyun içine batırılmamalı tam tersine su gazlı beze dökülmelidir.
- Çocuk emdikten sonra memede halâ süt kalmışsa süt pompası ile boşaltılmalıdır. Memede fazla süt kalmasına ve küçük yumrular oluşmasına müsaade edilmemelidir. Memede biriken süt mikropların yerleşmesi ve üremesi için uygun ortam oluşturur.
- Emzirme işleminden sonra meme başı iyice kurutulmalıdır. Nemli ortamlarda mikropların çok daha kolay ürediklerini biliyoruz. Daha sonra yine temiz gazlı bezle veya meme petleri ile korunarak meme uçları kapatılır ve sütyen giyilir.
- Meme başına koruyucu kremler sürülebilir.
- Günlük banyo yapılması ve çamaşırların sık değişilmesi.
- Meme ucunda çatlak, ciddi ağrı nedeniyle emzirme işlemi yapılamıyorsa süt sağılarak biberon ile bebeğe verilebilir. Biberonun deliği ince olmalıdır. Aksi halde daha az gayretle daha fazla süt içtiğini fark eden bebek rahata alışır ve anne memesini almayabilir. Bu küçücük varlığın neleri nasıl keşfettiğine bakar mısınız ?
Yağ nekrozu (çürüme)
Genellikle memede travma sonucu (darbe, çarpma, yaralanma vs) meydana gelen
hassas ve sert kitlelerdir. Zaman içinde (ortalama 1 ay) kendiliğinden
kaybolmaları beklenir. Meme dokusundaki hasar onarılırken geride sert bölgeler
kalabilir veya yağ kistleri oluşabilir. Eğer meme kanseri ile karışan şüpheli
bölgeler varsa cerrahi olarak çıkartılmalı ve patolojik inceleme yapılmalıdır.
Sonuç
Bu yazıda bazı iyi huylu meme değişimleri ve bunlara nasıl yaklaşılması
gerektiği konusuna eğildik. Umarım harcadığımız
emek sizleri biraz olsun aydınlatmaya veya bildiklerinizi hatırlatmaya
yaramıştır.
Son olarak sık sorulan bir soruya cevap vererek bitirmek istiyorum. ‘ Meme ile ilgili bir problemim olduğu zaman kime müracaat etmeliyim? ’
Değerli okuyucu meme hastalıklarının tanı ve tedavisinde genel cerrah, cerrahi onkolog, radyolog, patolog, medikal onkolog, radyoterapist, platik cerrahi uzmanı beraber çalışırlar. Ancak memenizle ilgili bir problem olduğunda, sıra dışı bir durum tespit edildiğinde ilk başvurulması gereken hekim bir meme hastalıkları konusunda tecrübeli genel cerrahi uzmanı veya cerrahi onkoloji uzmanı olmalıdır.
Aklımızda ne kaldı?
Meme ile ilgili en basit bir rahatsızlığınızda bile bu konuda tecrübeli bir Genel Cerrahi veya Cerrahi Onkoloji Uzmanına müracaat ediniz.
Prof.Dr.Erdoğan Sözüer
Genel Cerrahi ve Cerrahi Onkoloji Uzmanı