İyi Huylu Meme Hastalıkları (1)
Değerli okuyucular, memede bir kitle ile karşılaşıldığında hastaların ciddi bir endişeye, kapıldıklarını görüyoruz. Bu endişenin altında ‘Acaba kanser mi?’ sorusu yatmaktadır. Ancak memesinde kitle nedeniyle bize gelen her 10 hastanın birinde habis (kötü huylu) hastalık tespit ediyoruz. Geri kalan 9 hastada ise memenin iyi huylu bir hastalığı vardır. Dolayısıyla iyi huylu meme hastalıkları memede kitle, meme ağrısı, meme başı akıntısı gibi şikâyetlerle kadınları rahatsız eden ve sıklıkla karşılaştığımız durumlardır. Bu nedenle bu bölümde sizlere memenin sık karşılaşılan iyi huylu hastalıkları hakkında bazı bilgileri aktarmaya çalışacağım. Umarım endişeye düştüğünüz bazı konularda bu bilgiler sizi rahatlatır.
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki memenin iyi huylu hastalıkları artık neredeyse hastalık kavramından çıkartılarak "memenin normal gelişmesi ve yaşla beraber gerileme sürecindeki sapmalar veya değişiklikler" olarak adlandırma noktasına gelinmiştir. Buna göre 3 dönem dikkati çekmektedir. Her dönemin kendine özgü özellikleri ve bu normal durumlardan sapmalar söz konusudur.
Erken üreme dönemi dediğimiz 25 yaş altındaki dönemde meme dokusu oluşumu ön plandadır. Gelişmekte olan süt bezi ve süt kanallarının kontrolsüz büyümesi sonucu sert, ağrısız, düzgün sınırlı kitleler oluşabilir. Halk arasında beze olarak adlandırılan bu kitleler kansere dönüşmezler, büyümeye devam ederek normal meme dokusunu iterler ve şekil bozukluğuna yol açabilirler.
25-40 yaş arası ise olgun üreme dönemi olarak adlandırılmaktadır ve bu dönemde aylık hormonal değişiklikler ön plandadır. Kadınların anne olma, çocuk emzirme gibi olayları daha çok bu dönemlerde olmakta ve bu ciddi hormonal değişimler memeyi de etkilemektedir. Bu hormonlar her ay rahmi gebelik için hazırlarken memeleri de süt verebilmek üzere yeniden yapılandırır, ancak gebelik gerçekleşmeyince bütün işlemler iptal edilir. Bu dönemde memede şişkinlik, hassasiyet, sertleşme, damar yapılanmasında artış, süt kanallarında genişleme gibi önemli değişiklikler olmaktadır. Daha sonra adet döneminin sona ermesiyle bu değişiklikler geri dönmektedir. Ve bu olaylar her ay, yıllarca tekrarlamaktadır. Ne kadar önemli bir değişim. İşte memede her ay meydana gelen bu kadar değişim ve geri dönüm sürecinde bazı sapmalar olabilmekte ve memede iyi huylu olarak isimlendirdiğimiz bazı hastalıklar ortaya çıkmaktadır.
Kırk yaşından sonra meme dokusunda yavaş yavaş bir azalma, memede deformasyon meydana gelmektedir, gerileme dönemi. Kırklı yaşların sonlarına yaklaştıkça artık organizma ve memeler menopoz döneminin etkisi altına girerler. Bu dönem yine hormonal olarak karmaşık ve sonuçta memelerin de etkilendiği ve bazı iyi huylu meme hastalıklarının meydana gelebileceği bir dönemdir.
Memede yaşla meydana gelebilecek bu değişikliklere dikkat çektikten sonra, isterseniz pek çok hastamın bana endişeyle geldiği meme ağrısı (mastalji) şikayeti ile başlayalım.
Meme bölgesinde ağrı en sık karşılaşılan şikâyettir ancak bunların tamamı gerçek meme ağrısı mıdır? Çünkü meme ve göğüs bölgesinde safra kesesi, yemek borusuna asit reflüsü, kalp ağrısı, boyun fıtığı veya kaburga eklem yerleri iltihabı, kas spazmlarına bağlı olarak ta ağrılar ortaya çıkabilir. Meme ağrılarının en sık sebebi süt kanallarında meydana gelen gerilme ve meme dokusunda meydana gelen ödemdir. Hafif meme ağrısı şeklinde olabileceği gibi çok şiddetli olduğu durumlar da mevcuttur. En sık 25-40 yaş arasında görülmesi hormonal etkiyi düşündürmektedir. Genellikle ağrıya neden olabilecek bir lezyon saptanamaz. Meme ağrısında sevindirici taraf nadiren meme kanseri ile ilişkili olmasıdır. Bu hastalarda tesadüfen eşlik eden bir kanser olup olmadığı muayene ve radyolojik tetkiklerle araştırılır.
Uygun sütyen kullanımı, adet öncesi tuz kısıtlaması, çay, kahve tüketiminin önlenmesi çoğunlukla şikâyetleri azaltacaktır. Ağrının devam ettiği durumlarda uygun bir ağrı kesici ile şikâyetler ortadan kaldırılır. Ağrı kesicilere cevap alınamayan durumlarda farklı ilaç tedavileri de denenebilir.
Meme ucundan akıntı
Kadınların yaklaşık %20 si meme ucundan akıntı şikâyeti ile doktora başvururlar. Meme ucundan gelen akıntı,
ele gelen şişlik ve meme ağrısından sonra kadınların meme şikâyeti ile doktorlara en sık başvurduğu üçüncü nedendir. Meme
ucundan gelen akıntılar çoğunlukla memedeki hormonal dengesizlik veya papillom
(daha detaylı bilgi için “intraduktal papillom” bölümüne bakınız) gibi kanser
olmayan değişimlerin sonucudur. Bunun yanı sıra, meme ucu akıntılarının küçük
bir yüzdesi meme veya meme ucu kanseri belirtisi olabileceğinden, meme ucundan
gelen ve zamanla kesilmeyen akıntılar doktor tarafından değerlendirilmelidir.
Genelde temiz, sütlü, sarımtırak veya yeşile kaçan akıntılar meme kanseri ile ilişkili değildir. Kanlı akıntılar ise önemlidir ve bunların %10’u kadarında kanser tespit edilir. Meme ucundan gelen akıntı kanlı veya sulu, kırmızı, pembe veya kahverengi renkte ise ve meme ucunu sıkmadan kendiliğinden gelirse dikkate alınmalıdır. Bazı kadınların memelerini sıkarak, hatta zorlayarak, meme ucundan bir şeyler çıkarma gayreti içine girdiklerini görüyoruz. Bu son derece gereksizdir hatta bazen zararlı olmaktadır. Çünkü bu şekilde memede yağ dokularında nekroz (çürüme) meydana gelmekte ve doktoru yanıltmaktadır. Hastalık belirtisi olan bir akıntı herhangi bir zorlamaya gerek duymadan kendiliğinden akar.
Böyle bir belirtide hastadan ne istiyoruz? Devam eden meme ucu akıntıları doktora bildirilmelidir. Meme ucundan gelen akıntıyı incelemek amacıyla alınan küçük bir numune cam levhalar arasına alınır ve patoloji bölümüne gönderilir. Patolog alınan numunede mikroskop altında kanserli hücre olup olmadığını araştırır.
Memeden süt gelmesi
(Galaktore)
Tabii burada emzirme
döneminde olmayan (doğurmamış) veya emzirme dönemi kesildikten sonra 12 ay
geçmesine rağmen hala memeden süt gelmesi durumunu kastediyoruz.
Bu şekilde normal dışı bir dönemde memeden süt gelmesi, memede süt yapımına
neden olan hormonların artmış olduğunu düşündürür. Memede süt yapılmasını
sağlayan hormon ‘prolaktin’ isimli bir hormondur. Bu hormon beyinden salınır ve
memeden süt salınmasını uyarır. Aşırı salınırsa memeden normal olmayan
zamanlarda da süt salınımı meydana gelir. Bu nedenle hastanın meme dışında
beyinde (hipofizde) bir hastalığı olup olmadığı araştırılmalıdır.
Bu hastalarda memeden süt gelmesi dışında adet düzensizlikleri, adet gecikmeleri, infertilite gibi şikâyetler de olabilir. Bu şikâyetle gelen hastanın kan prolaktin hormon seviyesi ölçülmeli, kafa grafileri, beyin tomografileri çekilmelidir. Hipofizde adenom tespit edilirse durum beyin cerrahları ile konsülte edilerek tedavi plânı yapılmalıdır. İlaçla tedavi edilirken düzenli olarak kontrollerin yapılması gereklidir.
Süt kistleri (Galaktosel)
Süt kistleri kadının hamilelik veya
emzirme döneminde meydana gelebilir. Bunlar her zaman iyi huylu ve kanser
olmayan oluşumlardır. Çoğu zaman hareketli, düzgün ve yumuşak olarak karşımıza
çıkmakla birlikte sert ve hareketsiz de olabilirler. Bunlara genellikle
müdahale edilmez ancak rahatsızlık
veriyorsa ince iğne ile içlerindeki sıvı çekilerek kurutulabilirler.
Fibroadenoma
Genç kadınlarda özellikle 20-30 yaş grubunda sık görülür. Kadın
memesinde en sık görülen iyi huylu tümörlerden biridir.
Süt bezlerinin aşırı büyümesi ile oluşan kitlelerdir. Gelişmesinde
östrojen (kadınlık hormonu) aktivitesindeki artışın rol oynadığı düşünülmektedir. Fibroadenomlar genellikle yuvarlak hatlı,
düzgün yüzeyli, çevre dokulardan keskin sınırlarla ayrılabilen, ağrısız, lastik
kıvamında ve hareketli lezyonlardır. Boyutları bazen milimetrik düzeyde iken, zaman zaman bir kaç
santimetre çapına ulaşabilir, nadiren 5-10 cm büyüklüklere kadar da
varabilir. Bazı kadınlarda tek olurken bazı hastalarda bir çok fibroadenom
görülebilir. Bazen yıllarca aynı boyutta
kaldıklarını, hatta gerileme döneminde küçülebildiklerini görüyoruz. Ancak
bazıları da büyümeye devam ederler ve memelerde şekil bozukluğuna yol açarlar.
Klinik olarak yanlış tanınma riskleri vardır.
Gerçekten de fibroadenom ön tanısı ile takip edilen bazı hastaların ileri
tetkikler sonucunda aslında kanser oldukları saptanmıştır. Bu yüzden tipik bir
görüntü olsa bile kitle olarak kabul
edilmeli ve üçlü tanı yöntemi uygulanmalıdır.
Üçlü tanı yöntemi nedir? Muayene + Radyolojik tetkik + Biyopsi alınarak yapılan patolojik inceleme
Bu nedenle biz, özellikle 35 yaş üzerindeki kişilerde rastlanan fibroadenomların (bezelerin) çıkarılmasını önermekteyiz. Daha genç yaştaki kişilerde görülen fibroadenomların takip edilmesi, klinik şüphe olmaması halinde kabul edilebilir bir yöntemdir.
Hastalarımızın bize sık sorduğu bir soru şudur: Benden bu kitleyi aldınız, tekrarlar mı? Burada kitlenin niçin alındığını düşünelim. Tanı için. Bu kitle nedir? Biz neyle karşı karşıyayız? Memenin kitle oluşturmasına, yeniden fibroadenom üretmesine cerrahi olarak engel olmak mümkün değildir. Bu nedenle kitlesi çıkartılan bir hastada daha sonra memenin değişik yerlerinde tekrar fibroadenom olabilir. Beklide tekrarlamaz. Bu sorunun kesin ve doğru bir cevabı yoktur.
Aklımızda ne kaldı?
Meme hastalıklarının tanısında altın standart ‘üçlü tanı yöntemi’ dir:
Muayene
Radyolojik tetkik
Biyopsi ve patolojik inceleme
Prof.Dr.Erdoğan Sözüer
Genel Cerrahi ve Cerrahi Onkoloji Uzmanı