Pankreas Kanseri
Pankreas bezi yaklaşık 15 cm uzunluğunda, mide, oniki parmak barsağı ve kalın barsakla ön yüzü tamamen kapatılmış bir organdır. Ayrıca ince barsak, karaciğer ve dalakla çevrelenmiştir. Anlaşılacağı gibi merkezi yerleşimli bir organdır. Pankreas bezi üç kısımdan oluşmuştur. Geniş olan ucu “baş”, orta kısmı “gövde” ve dar ucu ise “kuyruk” olarak adlandırılır. Pankreas kanserleri organın her bölgesinden gelişmekle birlikte en sıklıkla baş bölgesinden kaynaklanmaktadır.
Pankreasın iki işlevi bulunmaktadır. Birincisi, yağ ve proteinlerin sindirilmesine yardımcı olan enzimlerin üretilmesidir. Pankreasın diğer işlevi ise kan şekerini kontrol eden insülin hormonunu salmaktır. Pankreasın bu iki önemli görevinin dışında da pek çok fonksiyonu vardır.
Pankreas kanserinde risk faktörleri nelerdir?
Erkeklerde ve 65 yaş ve
üzeri kişilerde daha sık görülen pankreas kanserinde alkol, sigara kullanımı,
şeker hastalığı bazı çevresel ve mesleki durumlar, yağlı ve şekerli gıdalardan
zengin beslenme, kronik pankreas hastalıkları gibi faktörler suçlanmış ancak
pankreas kanserine yol açan kesin nedenler izah edilememiştir. gelişir.
Erkeklerde daha sık görülür.
Pankreas kanserleri genellikle hangi kısımda
olmaktadır?
Pankreas kanserlerin
büyük çoğunluğu onikiparmak bağırsağına bitişik olarak pankreasın baş kısmında
meydana gelmektedir.
Pankreas kanserinin klinik belirtileri nelerdir? Pankreas kanseri sinsi ilerleyen bir hastalıktır, erken dönemde bariz belirtiler vermez. Sarılık, En sık ve en erken ortaya çıkan belirtidir. Başlangıçta gözlerde ortaya çıkar, daha sonra deride sararma olur, idrar renginin koyulaşarak ‘çay renkli idrar’ yapma ve açık renkli dışkılama takip eder. Sarılığın nedeni, karaciğerde yapılan safranın tıkanma nedeniyle barsağa geçememesidir. Ağrı, Önceleri müphem karın ağrısı olarak tanımlanan, hafif bir rahatsızlık hissi şeklindeyken, ileri dönemde sırta vuran karın ağrısı şeklini alır. Ağrı bazen kuşak tarzında beli sarabilir. Künt tabiatlıdır İştahsızlık ve kilo kaybı, Şişkinlik, hazımsızlık, ağrı ve iştah kaybı ile birlikte yetersiz gıda alımı sonucunda hasta kilo verir. Diyabet, Aniden ortaya çıkan ya da diyabetik hastalarda kan şeker kontrolünde gözlenen ani değişiklik pankreas kanserinin erken belirtisi belirtisi olabilir. Asit, Karında sıvı birikmesi
Hastalığın tanısı nasıl konulmaktadır? Hastalık sinsi belirtilerle ortaya çıktığı için tanı zor olabilir. Erken dönemde yakalanan hastalarda, en sıklıkla hekime başvuru anında, bu hastalıktan hekimin şüphe etmesi ve buna yönelik araştırmalar yapması önemlidir.
Laboratuar tetkikleri: Bu testler karaciğer ve diğer organların fonksiyonlarını ölçmektedir. Tek başına hiçbir kan testi pankreas kanseri tanısı koymaya yeterli değildir. Serum bilurubinleri, alkalen fosfataz, karaciğer transaminazları ile Ca 19-9 yükselmiştir. İdrarda bilurubin pozitifliği mevcuttur.
Ultrasonografi (US): Hemen daima ilk başvurulacak inceleme yöntemidir. Bu yöntem, küçük bir televizyon ekranında görebileceğiniz bir resim oluşturmak üzere ses dalgalarını kullanmaktadır. Görüntü pankreasın boyutunu ve olasılıkla tümör varlığını gösterebilir. Bilgisayarlı tomografi (BT): Bu yöntem ile vücudun ayrıntılı resimleri elde edilebilmektedir. Tomografi ağız ve damar yolu ile kontrast ilaç verilerek çekildiğinde pankreas tümörleri hakkında çok önemli bilgiler verir. Yaklaşık %95 ve üzerinde tanı koydurucu özelliği vardır.
MR: MR görüntüleme aynı şekilde tümörün ayırıcı tanısında önemlidir.
Tomografi ve MR gerektiğinde birlikte kullanılarak hastaya verilecek ameliyat kararı için doğru sonuçlara ulaşılmasını sağlarlar.
ERCP: Bu yöntem ile safra kanalına ve pankreas kanalı hakkında detaylı bilgi elde edilir. Bazı hastalarda hastalıklı bölgeden patolojik inceleme için parça alınabilir. Sarılığın giderilmesi için safra yollarına stent konulabilir.
PET (pozitron emisyon tomografisi) taraması: Kanserin diğer organlara yayılıp yayılmadığını gösteren bir tanı yöntemidir.
İnce iğne aspirasyonu (İİA): Bir tanı yöntemi ile tümör tespit edildiğinde ultrasonografi eşliğinde bu kitleden özel iğneler ile parçalar alınabilir. Bunların patolojik incelenmesi sonucu kesin tanı konulur.
Pankreas kanserinin tedavisi nasıl yapılmaktadır? Cerrahi dışı müdahaleler: Yapılan fizik muayene, laboratuar ve radyolojik incelemelerin sonunda, pankreas tümörünün hangi evrede olduğu, komşu organlarla ilişkisinin ne durumda olduğu ve özellikle komşu damarlara yayılımının olup olmadığı ortaya konur.
İleri evredeki tümörlerde cerrahi uygulanmaz. Bunlara hastanın ömrünü bir süre daha uzatabilmek ve ıstırabını azaltmak için bazı tedaviler verilir. Bu hastalara uygulanacak kemoterapi ile birlikte, mevcut sarılığının düzeltilmesi, beslenme desteğinin sağlanması, ağrının azaltılması ve diğer yaşam konforunun düzeltilmesi amaçlarıyla bazı girişimler uygulanmaktadır. Bunlar;
- ERCP yapılarak safra yoluna stent konulması
- PTK yapılarak safranın dışarı akıtılması
- Ağrı için kateter takılarak devamlı analjezinin sağlanması
Kemoterapi: Bu tedavide kanser hücrelerinin öldürülmesi için çeşitli ilaçlar kullanılır. Radyasyon tedavisi (ışın tedavisi): Bu yaklaşımda kanser hücrelerini öldürmek ve tümörlerin büyümesini engellemek için X ışınları ya da diğer yüksek enerjili ışınlar kullanılır.
Radyoterapi ve kemoterapi uygulamaları bu güne kadar radikal bir sonuç vermemiştir. Onkoloji doktorlarının zor durumda kaldığı bir sorundur.
Kemoterapi ya da radyasyon tedavisinin yan etkileri var mıdır?
Kemoterapi ve radyasyon tedavisi çok güçlü tedaviler oldukları için bazı yan etkilere neden olabilirler. Kemoterapinin yan etkileri verilen ilaca göre değişkenlik gösterir. Radyasyon tedavisinin sık bildirilen yan etkileri yorgunluk, iştah azalması, bulantı, karında kramplar ve ishaldir. Bu tedavilerin uygulandığı ünitelerde görülebilecek yan etkilerle ilgili olarak hastalara detaylı bilgi ve bunları önleyici ilaçlar verilmektedir.
Cerrahi tedavi?
Pankreas tümörlerinde cerrahi tedavi uygulanarak pankreasın bir bölümü çıkarılabilir. Tümörün cerrahi olarak çıkartılması bu hastalar için tek kür şansını oluşturmaktadır. Tümör pankreasın kuyruk bölümünde ise cerrahi girişim nispeten daha kolaydır. Pankreas başı tümörlerinde ise pankreas başının yanı sıra safra kesesi, oniki parmak barsağının tamamı ve midenin bir bölümü ve çevre lenf bezlerinin bir bütün halinde çıkarılması gerektiğinden tedavi daha karmaşıktır. Daha sonra, sindirim kanalının bütünlüğünü korumak için sağlam kalan safra yolları ile pankreas yollarının sindirim kanalına boşalmasını sağlamak gerekir. Pankreasın gövdesini tutan kanserler çok geç dönemde geldiklerinden, hastalık çevre dokulara ve hayati organlara sıçramakta ve hastaların çoğu cerrahi tedavi şansını kaybetmektedir.
Sağlıklı günler dileklerimle …..
Prof.Dr.Erdoğan Sözüer
Genel Cerrahi ve Cerrahi Onkoloji Uzmanı