Mide kanseri
Mide kanseri maalesef sinsi ilerleyen bir hastalıktır. Geç tanı konulmasının esas sebebi hastaların doktora geç dönemde başvurmalarıdır. Mide kanserlerinde gecikmenin çok önemli bir diğer sebebi de hekimlerin hastaya gerekli tetkikleri yapmadan basit ülser, gastrit ilaçları vermeleridir.
Mide Kanseri
ne sıklıkta görülen bir hastalıktır ?
Mide Kanseri dünyada akciğer kanserinden sonra ikinci sıklıkta görülen kanser
türüdür. Her 10 kanser hastasından 1‘i mide kanseridir.Türkiye’de en sık
görülen sindirim sistemi kanseri olan mide kanseri çeşitli ülkelere göre
farklılıklar gösterir. Japonya’da, Latin Amerika’da diğer ülkelerden daha
sıklıkla hastalığa rastlanır.
Mide kanserinde risk faktörleri nelerdir?
1. Mide Ülseri: Özellikle çapı 2 cm’den büyük mide ülserleri.
2. Polipler: Çapı 2 cm. den büyük olan mide poliplerinden kanser gelişme ihtimali fazladır.
3. Yaş: Sıklıkla 50 yaş üzerinde görülür. Ancak maalesef mide kanseri yaşının daha aşağılara inmiş olduğunu görüyoruz.
4. Daha önce mide ameliyatı geçirmiş ve midelerinin bir kısmı alınan hastalar:
5. Cinsiyet: Genellikle erkeklerde kadınlara göre çok daha sık görülmektedir.
6. Genetik: Hastalığın ailevi olduğuna dair önemli deliller vardır. Bu nedenle ailesinde mide kanseri hikayesi olanlar daha dikkatli olmalı ve şikayetlerini daha ciddiye almalıdırlar.
7. Atrofik Gastrit: Atrofik gastrit sıkılıkla mide kanseri ile birlikte bulunur.
8. Bazı yiyecekler: İleri derecede tuzlu salamuralar, tütsülenmiş et ve balıklar uzun raf ömrü olan yiyecekler, katkı maddeli yiyecekler hastalık oluşumundan sorumlu tutulmuştur.
9. Sigara içilmesi
10. Alkol tüketimi
Mide kanseri’nin belirtileri nelerdir?
En önemli husus, mide kanserinin uzun süre sinsi kalması ve önemli bir belirti vermeden ilerlemesidir. Ciddi belirtiler tümör mideyi tıkayacak kadar büyüdüğünde veya kanama yaptığında ortaya çıkmaktadır. Bunun için çoğunlukla belirti verdiği zaman tedavi sınırlarını aşmış durumdadır. Bundan dolayı 40 yaşın üzerinde hazımsızlık, dispeptik şikayetler ile gelen hastada daima ciddi tanısal işlemler yapılmalıdır.
Karın üzerinde mide bölgesi ve onun etrafındaki bölgede ağrı ve dolgunluk hissi vardır. Özellikle yemeklerden sonra midenin boşalmasındaki problem nedeniyle rahatsızlık, erken doyma, bulantı hatta kusma uyarıcı olmalıdır. Hasta yorgun ve bitkindir, kısa sürede ciddi kilo kayıpları vardır (son 3-5 ayda 10-15 kg). gibi. Mide kanserlerinde sık karşılaştığımız önemli bir şikayette yenen yiyeceklerin mide girişinde tıkanması ve hastanın bunu yutma güçlüğü şeklinde ifade etmesidir. Hasta önceleri katı yiyecekleri daha sonrada zamanla sulu gıdaları yutmada sıkıntısı olduğunu söyler.
Erken tanı için endoskopik yöntemlerin üstün olduğu vurgulanıyor, bu doğru mudur?
Evet bu kesinlikle doğrudur. Günümüzde yemek borusu ve mide hastalıklarında en doğru tanı veren yöntem endoskopidir. Bu yöntem ile yemek borusu, mide oniki parmak barsağı gözle görülür. Görüntü ekranda büyütüldüğü için çok küçük yaralar bile görülebilir hale gelir. Bu yöntemde yemek borusu ve midenin iç yüzü görülmekle kalmaz aynı zamanda hastalık tespit edilen bölgelerden örnekler alınabilir. Bu örnekler patolojiye gönderilir ve mikroskopik incelemeler yapılarak hastanın kesin tanısı konmuş olur.
Özellikle geç kalındığında hastalığın diğer organlara yayılabileceğini söylediniz.
Bu nasıl olmaktadır?
Mide merkezi yerleşimli bir organdır ve pek çok organla komşu olup yakın ilişkidedir. İşte hemen yakınında bulunan karaciğer, safra kesesi, pankreas, dalak ve kalın barsak hem komşuluk, hem lenfatik hem de kan yolu ile tutulabilir. Ancak bazen mideden çok daha uzak olan bölgelerde de yayılım görüyoruz. Buna yol açan esas sebep mide duvarından taşan kanser hücrelerinin karın içine düşmesi ve bunların farklı organlara tutunarak oralarda büyüme göstermesidir. İnce barsaklarda, mesane çevresinde, yumurtalıklarda tümör görülmesi bu şekilde olmaktadır.
Nasıl bir tedavi programı uygulanır ?
Öncelikle kanser tedavisi bu konuda deneyimli ekipler tarafından yapılmalıdır. Kanser cerrahisi özel bir ilgi alanıdır, yıllar boyu emek ve bunun sonunda kazanılan tecrübeyi gerektirir.
Diğer taraftan tedavi sadece cerrahiden ibaret değildir. Gastroenterolog, radyolog, patolog, medikal onkolog, radyasyon onkologu gibi diğer branşlardaki doktorlar ile de yakın bir temas ve bilgi alış verişi gerekmektedir. Tedavi esas olarak cerrahidir. Mide kanserlerinde cerrahi olmadan tedavi olmaz. Erken dönemde tanı konulup bir an önce cerrahi müdahale yapılmalıdır. Tek başına yapılan kemoterapi (ilaç tedavisi) ve radyoterapi (ışın tedavisi) sonuçları şu an için yüz güldürücü değildir ve ancak cerrahi tedaviye yardımcı durumundadır.
Cerrahi tedavinin amacı tümor ile birlikte çevredeki lenf bezlerini çıkartmaktır. Onkolojik cerrahi prensiplerine göre yapılan ameliyatlardan sonra yaşam süreleri daha uzundur.
Midelerinin tamamının alınması gerektiği söylenen hastalar endişeye kapılarak “Peki midem olmadan nasıl yemek yiyeceğim? Midem olmadan yaşayabilir miyim?” gibi sorular sormaktadırlar. Şunu açıklıkla söylemeliyim ki mide hayati bir organ değildir. Mide olmadan yaşam olur mu? sorusunun cevabı kesinlikle “evet” tir. Midesi herhangi bir nedenle tamamen çıkartılmış olan hastalar günlük yiyeceklerini daha az miktarlarda ve daha sık aralıklarla aldıkları takdirde günlük yaşamları fazla etkilenmeyecektir.
Şunu akıldan çıkarmamak gerekir ki mide kanseri ameliyatları cerrahinin ciddi ve ağır ameliyatları arasındadır. Bu hastaların ameliyatları her türlü donanıma sahip, yoğun bakım imkanları olan hastanelerde ve onkolojik cerrahide tecrübeli ekipler tarafından yapılması gereklidir.
Aklımızda neler kaldı?
1. Mide ile ilgili her türlü şikayet ciddiye alınacak ve doktora başvurulacak.
2. Bu tip şikayetlerle gelen bir hastada doktor gerekli ve yeterli tetkikleri yapmadan ezbere ülser tedavisine başlamayacak.
Sağlıklı günler dileklerimle….
Prof.Dr.Erdoğan Sözüer
Genel Cerrahi ve Cerrahi Onkoloji Uzmanı